Denizli’deki jeotermal sondajın kontrolsüz üretimine ilişkin Jeoloji Mühendisleri Odası’nın basın açıklaması
Denizli’de bir jeotermal sondajda yaşanan jeotermal akışkanın kontrolsüz üretimi olayına ilişkin Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından basın açıklaması metni yayınlandı.
29 Nisan’da, Denizli Sarayköy’de bir jeotermal sondajda yaşanan jeotermal akışkanın kontrolsüz üretimi olayına (blow out) TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından basın açıklaması metni yayınlandı. Basın açıklamasında “Uluslararası Standartlara, bilim ve mühendislik ilkelerine uygun yapılan bir jeotermal sondaj da gerçekleşmemesi gereken bu talihsiz olay ülkemizdeki jeotermal sondajların denetimsizliğini bir kez daha göstermiştir” denilerek jeotermal sondajların denetim altına alınması gerektiği vurgulandı. Ayrıca “Kamuoyunda zaman zaman oluşan yanlış algının aksine; jeotermal enerji yeni, yerli, yenilenebilir, yeşil ve çevre dostu bir enerji kaynağıdır” vurgusuyla da jeotermal enerjinin temiz enerji kaynağı olduğu belirtildi. Geçtiğimiz günlerde Maden Mühendisleri Odası da bir açıklama yapmıştı.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın basın açıklamasının tam metni şöyle:
Denizli`nin Sarayköy ilçesi Gerali Mevkiinde 28 Nisan 2024 günü saat 12.00 sıralarında, özel bir firma tarafından sera kurmak amacıyla yapılan jeotermal sondaj çalışmaları sırasında kuyu, kontrolsüz olarak üretime geçmiştir. Ulusal ve yerel basına yansıyan haberler ve odamıza ulaşan bilgilere göre 1290 metrede sondajda ilerleme yapılırken kuyuda meydana gelen üretim (blow out) sonucu bileşiminde hidrojen sülfür gazı da içeren yoğuşmayan gazlarla birlikte jeotermal akışkan kontrolsüz bir şekilde metrelerce havaya yükselmiştir.
Yaşanan bu üzücü olayda herhangi bir yaralanma ve can kaybının olmaması teselli kaynağı olmakla birlikte, bilim ve mühendislik ilkelerinden uzak, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu meydana gelen püskürme, çevre tarım alanları ile Babadağ kara yoluna zarar vermiş, olayın üzerinden 14 gün geçmiş olmasına rağmen henüz kontrol altına alınamamıştır. Kuyu kontrol altına alınamadığı için akışkan gelişi devam etmekte, çevresel kaynak ve varlıklara olumsuz etkisi her geçen gün artarak devam etmektedir
Çevreye olan zararlı etkisi, diğer enerji kaynaklarına göre minimum düzeyde ve önlenebilir olduğu halde, birkaç yıldır jeotermal kaynak yatırımların yoğun olduğu kentlerimizde çevre kirliliği ve sağlık sorunlarına yol açtığı gerekçesiyle toplumda önemli hassasiyetlerin oluştuğu görülmektedir. Tepkilerin kaynağın kullanımını engelleyecek boyuta ulaşmasının en önemli nedeni, planlama ve ruhsat hukukundaki yanlışlıkların yanında, etkin bir izleme, kontrol ve denetimin yapılamaması, buna bağlı olarak yaptırımların kararlılıkla uygulanamamasından kaynaklanmaktadır. Jeotermal kaynak; yer altından üretilen diğer kaynaklardan farklı olarak dinamik bir yapıya sahip olup, bu özniteliği nedeniyle durağan yapıdaki diğer yer altı kaynaklarından farklı teknikler kullanılarak araştırılmakta ve işletilmektedir. Kaynağın bu özelliği gözetilerek sondaj planlamasının jeoloji mühendisliği bilgilerine dayalı olarak hazırlanması ve kuyu kazma işleminin de sondaj mühendisliği hizmetlerine uygun olarak gerçekleştirilmesi durumunda, yaşanan bu tür olumsuz sorunlar engellenebilecek veya minimize edilebilecektir. Jeotermal ve petrol-gaz endüstrisinde blow-out/püskürme olarak tanımlanan bu olayda; idari mekanizma, ekipman, personel, izleme, kontrol ve denetim konularında önemli eksiklikler bulunduğu aşikârdır.
Uluslararası Standartlara, bilim ve mühendislik ilkelerine uygun yapılan bir jeotermal sondaj da gerçekleşmemesi gereken bu talihsiz olay, ülkemizdeki jeotermal sondajların denetimsizliğini bir kez daha göstermiştir. 5686 Sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ve ilgili Yönetmelik, jeotermal sondajların yapımına ilişkin herhangi bir teknik standart içermediği gibi, sondajı gerçekleştirecek teknik personelin yeterliliğine ilişkin de bir uzmanlık şartı getirmemektedir. Dolayısıyla mevcut yasa ve yönetmeliğin uluslararası sondaj standartlarına uygun bir şekilde revize edilmesi gerekmektedir. Bu gerekliliğin yanı sıra; Jeotermal sondajların personel ve donanım açısından gerekli standartları jeotermal sahaların jeolojisine özgü olarak oluşturması, jeotermal sondajlarda ve kuyu tamamlama testlerinde çalışan ve denetim yapan teknik personellerin konu ile ilgili eğitimli, deneyimli ve mesleki sorumluluğuna vakıf olması sağlanmalıdır.
Jeotermal sondajlarda ve kuyu tamamlama testlerinde kullanılan ekipman ve donananım kuyu başında hazır bulunmalı, tüm bunlar kamu adına ilgili idareler tarafından denetlenmelidir. Bu bağlamda uluslararası standartlara uygun, uygulanabilir ve denetlenebilir sondaj projeleri ilgili idarelerce istenmelidir. Bu projeler sondaj ve/veya kuyu tamamlama çalışmaları başlamadan önce yerinde ekipman ve personel yeterliliği de gözetilerek incelenmeli ve saha çalışmalarına ancak onay verildikten sonra başlanmalıdır.
Denizli-Sarayköy-Gerali Mevkiinde yaşanan bu olay ayrıntılı bir şekilde soruşturulmalı, deprem dahil tüm jeolojik ve çevresel etkileri ile tatlı su akiferlerine etkisi araştırılmalı, kuyudan gelen gazlarla ilgili gerekli ölçümler sürekli yapılmalı ve kuyu en kısa sürede kontrol altına alınmalıdır.
ÇED Raporlarında, jeotermal projelerin sondajla ilgili detay çalışmaları da kapsayacak şekilde ele alınması gereklidir. Gerek jeotermal sondaj hizmeti üreten gerek hizmeti kamu adına denetleyen, ilgili teknik personel bu gibi acil durumlar için eğitilmeli, sertifikalandırılmalı ve olası acil durumların yönetimi konusunda yetiştirilmelidir. Benzeri olaylarda başvuru için zaman kaybetmemek ve olası zararları önlemek için kamuda donanımlı acil müdahale ekibi/ekipleri kurulmalıdır. Ayrıca benzeri olaylar için, acil durum senaryoları ve müdahale planların hazırlanması ve gerekiyorsa ilgili idareler bünyesinde müdahale birimlerin kurulması sağlanmalıdır.
Ülkemizin, Paris İklim Anlaşmasını onaylaması ve net sıfır karbon hedefini gerçekleştirilmesinde, kentlerimizin hava kalitesinin arttırılarak, iklim değişikliğine karşı dirençli hale getirilmesinde jeotermal kaynaklarımız kullanımı stratejik bir önemdedir. Bu nedenle jeotermal kaynaklarımızı doğru kullanmanın yöntemlerini geliştirmek durumundayız.
Kamuoyunda zaman zaman oluşan yanlış algının aksine; jeotermal enerji yeni, yerli, yenilenebilir, yeşil ve çevre dostu bir enerji kaynağıdır. Enerji santrallerinden termal turizme, seracılıktan bölgesel ısıtmaya kadar tüm Türkiye’ye yayılan uygulamaları ile Jeotermal Kaynaklarımızdan en doğru ve verimli şekilde yararlanmak için yasal mevzuatımız gerekli değişikler dahil gerekli önlemlerin alınması ve bu tür olumsuz olayların bir kez daha yaşanmamasını diyoruz. Konu; hukuki, idari ve teknik boyutuyla en ince ayrıntısına kadar soruşturmaları ve gerekli tedbirlerin bir an önce alınması sağlanmalıdır. Bu süreçte TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, her türlü teknik desteği sağlayacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Saygılarımızla,
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Kaynak: TMMOB JMO