Haberler

IEA’dan 2025’e uzanan yenilenebilir enerjiye yönelik tahminler

Polonya, Varşova, hava kirliliği - Fotoğraf Kasım 2015 (kaynak: flickr / Radek Kolakowski, creative commons)
Cannur Bozkurt 19 Kas 2020

IEA, bu ay yayınlanan 2025 tahmininde yenilenebilir enerjinin önemli rolüne dikkat çekerek, enerji talebi ve arzı bağlamında ısının önemine değiniyor. Ancak, Kuruluş, ısıtma sektörü için yetersiz destek ve jeotermal enerjinin potansiyel rolünü vurgulamakta yetersiz kalıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2025 yılına kadar yenilenebilir enerji gelişimine yönelik tahminlerini içeren raporunda, ısınmanın enerji geçişinde oynayacağı büyük rolü vurgulamakla birlikte, ısıtma uygulamaları gibi fosil yakıtların yerini almak için enerji planlamasındaki bariz eksikliklere işaret etmekte yetersiz kalıyor. Ancak IEA, bugün ve gelecekte küresel enerji arzında ısının önemini kabul ediyor.

“Isı, elektrikten (% 20) ve ulaşımdan (% 30) önemli ölçüde daha fazla oranda, küresel nihai enerji tüketiminin yarısını oluşturan en büyük enerji Kullanım alanıdır. 2019’da küresel ısı talebinin yalnızca % 11’ini (21,5 exajoule [EJ]) karşılayan modern yenilenebilir enerji kaynakları ile fosil yakıtlar, 2019’da küresel CO2 emisyonlarının % 40’ına (13,3 gigaton [Gt]) katkıda bulunan ısı kaynaklarına hakim olmaya devam ediyor…”

“… 2020 yılında tüketilen toplam ısının yaklaşık % 50’si endüstriyel prosesler için kullanılırken, diğer % 47’si binalarda alan, su ısıtma ve daha az ölçüde yemek pişirme için tüketilmektedir; geri kalanı ise öncelikle seraların ısıtılması için tarımda kullanılmaktadır. Küresel ısı tüketiminin dörtte birinden fazlası Çin’de gerçekleşiyor – bunun üçte ikisi endüstri içindir – ABD, Avrupa Birliği, Hindistan ve Rusya Federasyonu (“Rusya”) birlikte % 35’ini oluşturuyor.”

Çalışma, bugün itibariyle ısınma kaynaklarına bakıldığında oldukça ilginç hale geliyor. Fosil Yakıtlar % 73’ü temsil ediyor ve bunu geleneksel biyokütle, biyoenerji ve yenilenemeyen elektrik izliyor. Dolayısıyla, esasen tüm ısı arzının yaklaşık % 85’i emisyon üreten enerji kaynaklarından geliyor.

Küresel ısıtma arzında büyük bir rol oynaması öngörülen jeotermal, bugün ısı arzının yalnızca yaklaşık % 0,3’ünü temsil ediyor. Potansiyeliyle, jeotermalin, açıkça dünya çapında dramatik bir büyüme gösterebilmesi ise siyasi irade ve kararlılık ile ilişkilidir.

Yerel düzeyde ve bazı ülkelerde bu kararlılığın bir kısmını görebilmekteyiz. Hollanda’nın sera sektörüne benzer şekilde ileriye dönük bölgesel ısıtma sistemlerinde jeotermal enerji için planlanan büyük rolü olan Münih şehrini veya jeotermal enerjiyle artan derecede beslenen dumansız şehirler yaklaşımıyla Çin’I, bu çabalara örnek verebiliriz.

Teknolojik gelişmeler ve mevcut bilgi birikimi ile jeotermal enerji, ısıtma için benzeri görülmemiş bir büyüme sergileyebilir.

IEA, yorumunda jeotermalden ısı pompalarına atıfta bulunarak, konudan bir düşünce olarak bahsediyor, ancak ısı değişim sistemleri ile birleştirilmiş derin jeotermal kaynakların sunduğu büyük ölçekli fırsatları göz önüne almıyor. Kaçırılan bir fırsat, ancak IEA’nın “ısı geçişine” biraz da olsa önem verdiğini görmek güzel.

İzlenmesi gereken temel eğilimler üzerine yaptığı analizde IEA, sektöre göre açıklanan temiz enerji teşvik paketleri hakkında ilginç bir genel bakış sunuyor. Finansmanda açıklanan 30 milyar ABD dolarını aşan enerji verimliliğine büyük önem verilmektedir. Yine de ulaşım sektörüne odaklanmanın bariz bir gerçeği var (EV’ler ve şarj için yaklaşık 20 milyar USD ve yeşil hidrojen için yaklaşık 19 milyar USD). Bunu yenilenebilir elektrik için 10 milyar ABD doları izliyor. … Ancak IEA tarafından sunulan verilere göre, bu finansman çabalarında ısıtmaya yönelik finansman ihtiyacı vurgulanmıyor.

Isının enerji talebinin yaklaşık % 50’sini temsil ettiği ve bunun yaklaşık % 80’inin fosil yakıtlardan geldiği ifadesi, trendlerde belirtilmediği için, rapor okuyucularında bir hayal kırıklığı yaratıyor.

Bir başka ilginç gözlem ise, bugün büyük petrol ve gaz şirketlerinin yaptığı ve 2025’te olması beklenen yenilenebilir enerji kapasitesi ilaveleridir. En büyük kapasite ilavelerinin Total (25 GW), BP (20 GW), Shell (15 GW), Repsol (7.5 GW), Equinor (5.5 GW), ENI (5 GW) ve geri kalanı yaklaşık 1.2 GW. Ancak bunun yalnızca elektrik üretim kapasitesini ifade ettiği varsayılabilir.

Yine, rapor ısı ve jeotermal enerjinin fosil yakıt bazlı ısıtma uygulamalarından yenilenebilir enerji yakıtlı ısıtmaya gerçek bir değişim üzerindeki potansiyel rolü konusunda yetersiz kalıyor.

Kaynak: ThinkGeoEnergy