WGC2020+1 – İzlandalı elektrik şirketi Landsvirkjun ile tanışın
Landsvirkjun'dan Bjarni Pálsson, jeotermal kullanımı dünyadaki birçok bölgeyi önemli ölçüde etkileyebilir. Kendisi ve şirketi ile 24-27 Ekim 2021 tarihlerinde gerçekleşecek olan Dünya Jeotermal Kongresi 2020+1'de tanışın.
24 Ekim 2021’de İzlanda, Reykjavik’te başlayacak olan Dünya Jeotermal Kongresi 2020+1’e hazırlanan ThinkGeoEnergy, kısa bir röportaj dizisinde İzlanda jeotermal enerji sektörünün bir küme girişimi olan Green by Iceland ve Iceland Geothermal ile işbirliği yapıyor.
Bugün İzlandalı enerji şirketi Landsvirkjun Jeotermal Geliştirme İcra Direktörü Bjarni Pálsson ile tanışın. Landsvirkjun, İzlanda’nın kuzeydoğusundaki geniş bir hidroelektrik santrali ve jeotermal işletme santrali portföyüne sahip, aralarında İzlanda’da eklenen en son büyük ölçekli tesis olan 90 MW’lık Theistareykir jeotermal santrali bulunan bir devlete ait enerji kuruluşudur. Şirketin üç jeotermal tesisi hakkında daha fazla bilgiyi buradan edinebilirsiniz. Bjarni Pálsson, Uluslararası Jeotermal Birliği’nin eski bir Yönetim Kurulu üyesi ve WGC2020 Organizasyon Komitesi’nin yorulmak bilmeyen başkanıdır.
- WGC katılımcıları için İzlanda’dayken “mutlaka görülmesi gereken” önerileriniz var mı?
İşte Dünya Jeotermal Kongresi katılımcılarına somut önerilerim:
- İzlanda’nın kuzeydoğusundaki Mývatn Gölü Bölgesi (Volkan gezisinde yaşamak)
- Svartsengi Jeotermal Enerji Santrali / Mavi Göl / Kaynak Parkı (saha gezisi)
- Nesjavellir Jeotermal Santrali, Şingvellir Dünya Mirası Alanının Yanında
- Landsvirkjun’da çalışmaya nasıl başladınız ve bu, sürdürülebilir enerji konusundaki görüşünüzü nasıl değiştirdi?
Doktoramdan hemen sonra, Landsvirkjun’un gelecek için jeotermal becerilerini geliştirmede bir rol teklif edildi. İzlanda’ya yoğun güç gerektiren ilginç işletmeleri çekmek için dünya çapındaki şirketlerle rekabet ederken, Landsvirkjun dünyanın en iyileri arasında olmak için iddialı bir hedef belirledi ve hala hedefimiz bu.
- Şirketinizin uzmanlık alanından bahseder misiniz?
Landsvirkjun’un uzmanlığı, maliyet etkinliği ile çevreye ve topluma saygıyı dengelememiz gereken kutup ortamlarında hidro, jeotermal ve rüzgar enerjisi santralleri inşa etmek, bunlara sahip olmak ve işletmektir.
- Jeotermal ile kaç ülkede çalıştınız?
Öncelikli olarak İzlanda’da çalıştım ama Türkiye ve İtalya’daki jeotermal projelerde danışmanlık yaptım ve Doğu Afrika ve Latin Amerika’da çeşitli konularda jeotermal uzmanlar yetiştirdim.
- En sevdiğiniz projelerden biri nedir ve neden?
Birçok büyük jeotermal projede çalıştığım için şanslıydım. Ancak İzlanda Derin Sondaj Projesi’nden (IDDP) ve ardıl proje olan Krafla Magma Testbed’den (KKMT) bahsetmem gerekiyor sanırım. Bunlar, dahil olduğum en zorlu projeler, 950°C’lik bir sıcak kaynağa kadar sondaj yapmak ve dünyanın en sıcak jeotermal kuyusunu ele almak. Jeotermalin konfor bölgesinin ötesinde gerçekten sondaj yapıyor ve pek çok farklı düzeyde teknik sınırlamaların sınırlarını genişletiyor. Ayrıca geleneksel enerji üretimine yerel fayda sağlayan projeler üzerinde çalışmayı da seviyorum.
- Jeotermal enerjinin uzun vadeli geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Genellikle jeotermalin gezegeni kurtarmayacağı söylenir. Belki doğru olabilir. Bununla birlikte, jeotermal kullanım, İzlanda ve Karayip adaları gibi volkanik adalar gibi dünyanın çeşitli yerlerini önemli ölçüde etkileyebilir ve bu toplumların karbon nötr bir geleceğe ulaşmalarına yardımcı olabilir. Bu, güç ve ısı için yüksek veya orta sıcaklıktaki jeotermal kaynakları veya ısıtma, kurutma veya diğer endüstriyel uygulamalar için düşük sıcaklıktaki kaynakları kullanmak olabilir. Son olarak, jeotermal tesisler, bir projenin sürdürülebilirliğini iyileştirmek için yerel gelişmeleri hedeflemelidir.
Kaynak: ThinkGeoEnergy