Yönlü Sondaj Mühendisi Meltem Çığrı ile WinG Türkiye Röportajı
Wing Türkiye (Women in Geothermal) topluluğundan Ayşegül Turan tarafından, yönlü sondaj mühendisi Meltem Çığrı ile yapılmış bir röportajı sizinle paylaşmaktan mutluyuz.
2010 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliğinden mezun oldun. Peki sonrasında çalışma hayatı nasıl başladı senin için?
Son sınıftayken ‘Mezun olduğumda ne yapabilirim?’ diye düşünüyordum. TPAO bursuna başvurmayı düşündüm ancak kafamda net bir şey yoktu. Hangi alanda master yapmak istediğimi hatta master yapmak isteyip istediğimi bile bilmiyordum. Bu düşüncelerin arasında kaybolmuşken, bir arkadaşımın Schlumberger’de çalıştığını öğrendim ve onunla irtibat kurdum. Petrol şirketlerini araştırmaya koyuldum. Birkaç şirkete başvuru yaptım. Sonra mülakata çağrıldım. Tüm gün süren ilginç bir mülakat tecrübesinden sonra, mezuniyetime bir iki hafta kala teklif mektubu geldi; ‘Norveç’te MWD (Measurement While Drilling) International Mobile olarak çalışacaksın, kabul mü?’ diye. ‘Aaa Norveç mi? İlginçmiş…’ diyerek kabul ettim. Tabi o tecrübesizlikle neresi olursa olsun kabul edecektim 🙂 Böylelikle 2010 yılında bu sektördeki ve çoğu Norveç’te geçen maceram başlamış oldu.
Norveç nasıl bir ülke?
İnsanlari oldukça saygılı ve dürüstler. Kadin erkek eşitliğinin en iyi uygulandığı ülkelerden biri Norveç. Kadın kamyon şoförleri, taksiciler, inşaat işçileri, sondaj işçileri, otobüs şoförleri sıklıkla karşınıza çıkar. Oldukça özgür, saygılı bir çevre var.
Offshore’da çalışmak nasıldı peki?
En sıkıntılı olan şeylerden biri uykuydu benim için. Sahada kalıyorsak uyuyabilmek için kulak tıkacı takmak zorundayım; uykum hafif olduğundan sondaj ve makine sesleri eşliğinde uyumam imkansız. Offshore’da ise bu durum bir seviye daha stresli hale geliyor: Her hafta acil durum tatbikatı yapılıyor. Kulaklıkla uyuyunca alarmları duymama ihtimali oldukça yüksek. Tabi sadece tatbikat değil; gerçek bir acil durum alarmını da duymama riski var haliyle. Her duşa girişimde acil durum ya da tatbikat olmamasını umarak hızlı hızlı hareket edip, olası bir duruma duşta yakalanmamaya çalışıyordum. Bu durum, günlük yaşamı biraz stresli hale sokuyor.
İşe geliş gidişlerin nasıl oluyordu?
Platformlara ulaşım helikopterle yapılıyor. Bunun için 4 yılda bir tekrarlanan tatbikat ve sertifika yenilemesi gerekiyor. Helikopterle turuncu güvenlik/acil durum kıyafetleriyle 1-2 saat yolculuk yapmak bunaltıcı olabiliyor. Offshore’da çalışmak her günüyle, buna platforma yolculuk da dahil, karada çalışmaya oranla çok daha riskli ve stresli.
Çalışma saatlerin?
İlk işimde uluslararası kontrat ile çalışıyordum. Yıllık bir çalışma saati sınırlamamız vardı. Mesela normal offshore çalışma süresi 2 haftadır. İstisnai durumlarda 1 hafta daha uzatılabilir, yani maksimum 3 hafta denizde kalabilirsiniz. Çalışma süresinden sonra çalışılan günün 1/3’ü kadar dinlenme mecburiyeti vardır. Mesela 15 gün denizde çalıştıysan, tekrar çalışmaya gitmeden önce en az 5 gün evde dinlenmen gerekir.
Bildiğim kadarıyla son 1 yıldır Türkiye jeotermal enerji sektöründe çalışıyorsun. Görevini nasıl özetlersin?
Petrol fiyatları amiyane tabirle çakıldıktan sonra, birçok şirket onbinlerce insanı işten çıkardı. Norveç’te bu, öncelikle yaşlıların emekli edilmesi ve şirketteki çalışma yılı en düşük olan elemanların çıkarılması kuralıyla yapıldı-yapılıyor. Petrol piyasasının durumu ve jeotermal sondajın son yıllardaki artışı nedeniyle sondaj çalışanları jeotermal sektörüne kaydı. Ben de bu şekilde tanıştım jeotermalle. Görevim Directional Drilling Engineer diye geçiyor. Sondaj mühendisi diyebiliriz. Plana göre kuyuyu kazmak yani kısaca görevim 🙂
Türkiye’deki iş tecrübenle yurt dışında edindiğin tecrübeyi kıyaslarsan öne çıkan noktalar neler olur?
Öncelikle, Türkiye’de benim için en lüks olan şey; anadili konuşuyor olmak. Yurt dışındaki çalışma disiplini ile burada gördüğüm açıkçası biraz farklı. Norveç’te herşeyin raporlandığı, herşeyin yedeklendiği bir ortam vardı. Operatörün temsilcisi olan kişiler ve kule mühendisleri genellikle çok tecrübeli (+20 yıl) insanlar olurdu. Burada ise tam tersi; yeni mezunlar kule mühendisi yapılıyor. Operatörün istediği raporlar minimum. Hatta operatör de servis şirketlerinin sistemini çok iyi bilmiyor. İş güvenliği benim çalıştığım ortamlarda çok kötü olmasa da olması gerektiği gibi değildi. ‘Olsun olsun, birşey olmaz… ‘ anlayışını aşmak çok kolay değil bizde maalesef.
Bir de Türkiye’de maalesef insanlar etiket sevdalısı. Hiç LWD (Logging while drilling) ya da DD’lik (directional drilling) yapmayan 1 yıllık tecrübeli mühendisler, kendilerine MWD/LWD/DD Field Engineer diyor. Yaptığın işi çok iyi bilsen de hiç alakan olmayan bir konu bile olsa sana birisi bir şey sorduğunda 1 kez bile bilmiyorum diye cevap verirsen, direk “Bu birşey bilmiyor ya” diye yaftalanıyorsun. Özel sektörde maalesef her zaman çok yuvarlak ve politik cevaplar vermek gerekiyor.
Türkiye’de sahada çalışan her kadının duyduğu o soruyla devam edelim: ‘Bayan olarak zor olmuyor mu?
’Tabi ki en az 5 kez duymuşumdur son 1 yılda! ‘Senin için zor oluyor mu?’ diye soruyorum ben de karşılık olarak. ‘Ya tabi zor, aileden uzakta 20 gün geçiriyoruz, karda kışta gece çalışmak zor tabi şu çamurun içinde ama ne bileyim sizin için daha zor olmuyor mu?’ diyorlar. ‘Sana ne kadar zorsa bana da o kadar zor.’ diyorum ben de.
Seni bu son bir yılda en çok şaşırtan şey ne oldu? / En çok üzen?
Çok büyük bir kargaşa ve plansızlık vardı. Çok fazla dedikodu dönüyordu. Sahaya ilk gittiğimiz gün bazen 24 saat çalışmak durumunda kalıyoruz. Diğer günlerde de sıklıkla 12 saatin üzerinde çalışıyorduk. Raporlamalar kesinlikle yetersizdi, bazı iş arkadaşlarım inanılmaz disiplinsizdi. ‘İşi yapıp gideyim’ zihniyeti vardı sadece. Ne yazık ki bazı insanlar ortak kullanım ne demek bilmiyorlar, bu durum özellikle böyle ortamlarda sıkıntı yaratıyor.
En zorlandığın durum ne oldu peki?
Algı farklılıkları ve insanların her türlü haksızlığı kabullenmiş oluşu.
Şimdi bu 6 yıllık tecrübenin ardından, işe başladığın ilk günkü Meltem’i görsen ona ne tavsiye ederdin?
‘Korkma!’ derdim öncelikle 🙂 ‘Bu kadar çekingen durma, denemekten korkma, dene yaparsın!’ derdim.
Biz de WinG olarak bu aktarımı, dayanışmayı ve desteği birleştirerek çoğaltmayı ve bir gün bu desteğe ihtiyaç duyulmayacak çalışma ortamlarının oluşturulmasını hedefliyoruz. Senin WinG ile olan diyaloğun nasıl başladı? Topluluğa dair düşüncelerin neler?
WinG ile olan diyaloğum okuldan arkadaşım Ayşegül (TURAN) sayesinde başladı. Düzensiz ve yoğun çalışma şeklim, ve jeotermal sondaj ile olan yeni tanışıklığım yüzünden topluluğun ve aktivitelerin uzağında kaldım. Kadınların sektörde yer almasının desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. WinG de jeotermal endüstrisinde kadınların varoluşunu, gelişimini destekleyen, teşvik eden bir topluluk olarak çeşitli faaliyetlerde bulunuyor. Çok da iyi yapıyor! Üniversitelerdeki kadın öğrencilere ulaşarak, varlığımızı göstermeleri ve daha fazla genç meslektaşımızı teşvik etmeleri çok güzel olacaktır. Tabi bizler teşvik olurken, işverenlerin de teşvik edilmesi önemli. WinG’nin işinin çok kolay olmadığını düşünmekle birlikte, elimden geldiğince destek vermeye hazırım.
——-
Röportajı yapan ve bizimle paylaşan Ayşegül Turan’a çok teşekkür ediyoruz. JeotermalHaberler ve ThinkGeoEnergy olarak Women in Geothermal ve Wing Türkiye gruplarını her platformda destekliyoruz, erkek egemen bir sektörde kadın olmanın zorluklarının da farkındayız ve bu farkındalığı tüm sektör ile paylaşmak istiyoruz.
Women in Geothermal Türkiye ekibi IGC Türkiye 2018 kongresinde olacak ve kongre kapsamında bir WING oturumu yapılacak.
Ben bir erkek olarak Wing Türkiye üyesiyim. Siz de e-posta yoluyla ya da IGC Türkiye 2018 kongresinde Wing standına uğrayarak ücretsiz olarak üye olabilirsiniz ve bu dayanışmaya destek olabilirsiniz.
WinG İletişim Adresleri:
- e-posta: [email protected]
- Türkiye elçisi e-posta: [email protected]
- web-sitesi: www.WinG.geothermal-energy.org
- Facebook: https://www.facebook.com/groups/womeningeothermal/
3.IGC Türkiye 2018 Uluslararası Jeotermal Enerji Kongre ve Sergisi |14-15 Mart 2018| Ankara Sheraton Hotel / Türkiye